“SENDEN DAHA AZ BEKLENİYOR DUYGUSU YÜK OLARAK BIRAKILIYOR”
Engelli bireylere yönelik mikro ayrımcılık çoğu zaman fark edilmeyen dokunuşlarla ortaya çıkabiliyor. Engelli bireyin, bir işi yapabileceğine dair duyulan şüphenin, sosyal ortamlarda söz hakkı verilmemesi, göz temasının kişiden kesilip başka bir yere yönelmesi veya iletişim başka biri üzerinden kurulması gibi durumların kişinin kendi alanını daraltmasına neden olabiliyor. Uzman isim bu durumun engelli bireyde “Senden daha az bekleniyor” duygusunun yük olarak bırakıldığının altını çiziyor.
“KİŞİYE MÜDAHALE ETMEMEK, BÜTÜN VARLIĞIYLA GÖRÜLMESİNİ MÜMKÜN KILAR”
Yalçınkaya, toplumun engelli bireylere karşı iletişim ve tutum üzerine de şunları söyledi:
“Kişinin engelini değil öznesini merkeze alan sade bir eşitlik duygusundan beslenir. Yardım etmeden önce izin istemek, iletişimi ‘nasıl hitap edilmesini istediğini’ sorarak kurmak, neyi yapıp yapamayacağına dair önceden hüküm vermemek ve bağımsızlığını destekleyen bir tonla yaklaşmak, hem saygının hem de gerçek bir temasın temelidir. Varsayımlar yerine karşılıklı iletişimi, acıma yerine anlayışı, aşırı korumacı bir tavır yerine kişinin kendi alanına ve iradesine güvenen bir duruşu tercih etmek, engelli bireyin yalnızca bir özelliğiyle değil bütün varlığıyla görülmesini mümkün kılar.”
“KİŞİNİN ÖZNE OLMA HALİNİ GÖLGELER”
Günlük yaşantıda engelli bireyleri rahatsız eden cümlelerin ortak noktaları anlatan Derya Yalçınkaya, “kişinin yaşamını, yeterliliğini ya da kimliğini kendi gözümüzün filtresinden yorumlamamızdır” diye dikkat çekti: “’Sen yapamazsın, ben halledeyim’ gibi bağımsızlığı elinden alan ifadeler, ‘buna rağmen çok iyisin’ diye başarıyı engeliyle ilişkilendiren hayret dolu sözler, ‘yazık, gençsin daha’ gibi acıma yüklü tepkiler ya da ‘normal bir hayat sürebiliyor musun’ diye kişiyi kategorilere bölen sorular, görünürde iyi niyet taşısa da kişinin özne olma hâlini gölgeler. Bu cümleler, karşıdakinin ihtiyaç duyduğu desteği değil, toplumun kendi duygusunu merkeze alan bir bakışı yansıtır; oysa gerçek temas, gösterişli duygularla değil, sade bir saygı ve eşitlik hissiyle kurulur.”









