Irak’ta seçimler, sürpriz koalisyonlar doğurdu

0
147

Irak’ta, büyük sokak gösterileri sonrasında gidilen erken seçimin üzerinden beş ay geçti. Sadr, Sünniler ve KDP arasında kurulan ittifak, ülkede başlayan yeni bir sürece işaret ediyor.

 

Geçtiğimiz hafta Irak’ta ilan edilen yeni ittifak, 2005’ten beri ülkeden kurulmuş en geniş katılımlı birliktelik olarak tarihe geçti… Seçimlerden birinci parti çıkarak, parlamentoda en fazla sandalyeyi kazanan Sadr Hareketi, Sünni Egemenlik Koalisyonu ve Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) katılımıyla “Vatanı Kurtarma İttifakı” kurdu. Bilindiği üzere, ülkede 5 aydır hükümet kurulamıyor.

İttifakın meclisteki sandalye dağılımı ise şöyle: 329 sandalyeli mecliste Sadr’a bağlı Sadr Grubu’nun 73 vekili, KPD’nin 31 sandalyesi, Sünni Egemenlik Koalisyonun da 60’dan fazla vekili bulunuyor.

İttifak, bir türlü ülke gündeminden düşmeyen Cumhurbaşkanlığı seçim düğümünü çözmek ve yeni başbakanı belirlemek istiyor. İttifakın Cumhurbaşkanı adayı Irak Kürt Bölgesel Yönet imi (IKBY) İçişleri Bakanı Reber Ahmet, Başbakan adayı ise, hâlihazırda Irak’ın İngiltere Büyükelçiliği görevini yürüten Muhammed Cafer es-Sadr.

Cumartesi parlamentoda düzenlenen Cumhurbaşkanlığı seçim oturumu gerekli olan sayı toplanamadığı için 30 Mart’a ertelendi.

Oturumu boykot eden, mevcut Cumhurbaşkanı Berhem Salih’i yeniden cumhurbaşkanlığına aday gösteren Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB). Öte yandan, İran’a yakın Şii gruplar da Salih’i destekliyor.

Irak’ta yaşanan son gelişmeleri Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Uzmanı Feyzullah Tuna Aygün ile konuştuk.

Sadr, sandık sunuçlarını kazanıma dönüştürmek istiyor”

2018’de yapılan seçimlerde istediğini gerçekleştiremeyen Sadr’ın Sünniler ve KDP ile vardığı ittifak ile ne amaçladığı tartışma konusu. Aygün, Sadr’ın bir önceki seçimde elde edemediği kazanımları hayata geçirmeye niyetli olduğunu belirterek, “Bu kapsamda Sadr’ın amacı olan ‘ulusal çoğunluk hükümeti’ kurulabilmesi için Irak’ın diğer unsurlarından olan Sünniler ve Kürtler ile ittifak yapması zorunlu hale geldi.

Bu durum, muhalefete düşürülecek aktörler açısından kritik bir durum oluşturmakta. Zira 2018 yılında darbe almış olmasına rağmen 2003 sonrası kurulan bütün hükümetlerin ‘ulusal çoğunluk hükümeti’ olması, yerleşik aktörlerin güçten indirilmesi, Irak siyasi hayatı açısından yeni bir durum.

Ülkenin bu değişimi yaşaması muhtemel aktörler her ne kadar siyaset içerisinde varlık gösteriyor olsa da sokağı doğrudan etkileme yetisine sahip milis gruplar ile iltisaklılar. Bu noktada, hükümet Sadr, Sünniler ve KDP önderliğinde kurulabilecek olmasına rağmen diğer bloklara da sandalye verilmesi ihtimali ortaya çıkıyor.

Diğer yandan Irak’taki sokak hareketleri açısından siyasi mekanizmanın çalışamaz veya halk çıkarlarından ziyade küçük grup çıkarlarına yoğunlaştığının görülmesi yeniden geniş çaplı gösterilere neden olabilir”

Öte yandan Mukteda Sadr’ın grubunun seçimlerden birinci parti olarak çıkması, diğer Şii gruplar arasında büyük rahatsızlık uyandırdı. Irak, uzun bir süredir seçimlerin iptal edilmesini isteyen siyasi parti ya da grupların itirazlarına sahne oluyor. Vatanı Kurtarma İttifakı ise, söz konusu cephede gerilimi artırmışa benziyor.

“Iraklılık kimliği, İran’a yakınlığın önüne geçiyor”

Aygün de Irak’taki Şii gruplar arasındaki iki farklı ekolün varlığına dikkat çekerek konuya giriyor ve ülkede var olan bir diğer İran ayrılığına vurgu yapıyor.
“Hatta Şiilerin ötesinde diğer gruplar için de bu durum geçerliliğe sahiptir. Bunlar Irak kimliğini ön plana alan aktörler ve İran ile yakın ilişkilere sahip olan aktörler olarak değerlendirilebilir. Ancak bu noktada özellikle Şiiler odağında her iki grubun da İran ile yakın ilişkilere sahip olduğu söylenebilir.

Diğer yandan siyasi çıkarlar nedeniyle bu iki grup arasında bir gerilimden bahsedilebilir. Siyaset üzerinde bir baskı faktörüne dönüşen sokak hareketleri ise Iraklılık kimliğinin ön plana çıkmasına neden olmakla birlikte, 2021 seçimlerinde gösterici grupların dışında kalan Iraklılık kimliğini önceleyen oluşumların başarısız bir sonuçla karşılaşması ülkede kimlik siyasetine dönüşün emaresi olmuştur. Dolayısıyla İran çıkarlarından rahatsız olan Iraklı siyasetin ülkedeki varlığından söz edilebilir. Bu noktada Necef ve Kum Havzaları arasındaki doktrin farklılıkları da iki ülke ilişkilerinin ötesinde uzun vadede uzlaşmayı zora sokan bir diğer dinamik olarak ortaya çıkmaktadır”

“Ülke tekrar şiddet sarmalının içine girebilir”

Tüm bunlara rağmen yeni ittifakın Cumhurbaşkanı seçimi için yeteri oya sahip olmadığı Cumartesi günü yapılan oturumda da ortaya çıktı. Ancak, oturumun hemen ertesinde Bağdat’ta bulunan KDP ofisleri, bazı grupların saldırısına uğradı.

2003 yılında başlayan ABD işgaliyle birlikte şiddet sarmalının içerisinden çıkamayan ülkede, siyasi istikrarsızlığın sıcak çatışmaya dönme süreci birçok kez yaşandı. Aygün, resmi askeri müessesler haricindeki milis grupların, ülkenin yeni bir şiddet sarmalı ile karşı karşıya kalmasına neden olabileceğini belirtti.

“Zira güney vilayetlerde Sadr ve Fetih Koalisyonları arasında çatışma çıkmış, siyasi kanatlar tarafından yapılan görüşmeler ile sorun soğutulmuştur. Ancak hükümet sürecindeki tıkanmalar ve ayrışmalar ülkeyi tekrardan suikastlar ve saldırılar zeminine itebilir. Bu doğrultuda KDP’nin Bağdat’taki ofisinin saldırıya uğraması dikkat çekmektedir. Zira Sadr Hareketi veya Egemenlik Blokuna yönelik bir saldırı ülkeyi tekrar mezhepsel veya mezhep içi çatışmalara çekebilecek bir zemin oluşturmaktadır. Bu noktada KDP’nin Bağdat’taki ofisinin hedef alınması ‘bir uyarı’ olarak değerlendirilebilir.

Diğer yandan, İran tarafından Erbil’e yönelik yapılan saldırı da Ülkenin Kurtuluşu Bloku üzerinde baskı oluşturmayı amaçlıyor olabilir. Bu kapsamda ulusal çoğunluk hükümeti veya ulusal birlik hükümeti de kurulsa, taraflar arasındaki ayrışmanın derinleşmesi durumunda şiddetin tekrar ortaya çıkması ihtimal vardır.

Göstericilerin oluşturduğu siyasi oluşumların Parlamento içinde muhalefet yapmasının engellenmesi veya bu gruplara karşı tepkinin orantısız olması durumunda bu hareketlerin tekrar sokağa dönmesi, milis gruplar ve göstericilerin tekrar karşı karşıya gelmesine neden olabilir.”

Sürecin diğer önemli etki alanı ise, ülkenin kuzeyi. Esasen bir süredir KDP ile KYB arasındaki gerginlik, son süreçle iyice gün yüzüne çıktı. Öyle ki, bölgeyi yakından takip eden uzmanlar, Erbil ile Süleymaniye arasındaki gerginlikte terör örgütü PKK’nın da KDP karşıtı pozisyonda yer aldığını belirtiyor. Peki, bu sürecin Irak kuzeyinde ne gibi etkileri olabilir?

“Irak’ın kuzeyindeki öz yönetim tartışmaları alevlenebilir”

ORSAM Uzmanı Aygün’e göre, Irak’taki hükümet kurma süreci, Sadr Hareketi ile hareket eden KDP ve Şii Koordinasyon Çerçevesi ile hareket eden KYB arasında yeni bir çatışma dinamiği ortaya çıkardı.

Aygün, sözlerine şöyle devam ediyor;

“IKBY’deki mali kriz ve memur maaşlarının ödenmesindeki aksamalar da iki parti arasındaki gerilimin artmasına vesile olmaktadır. Buna ek olarak Süleymaniye’de ‘öz yönetim’ tartışmaları gerilimin artması ile birlikte tekrar gündeme gelebilir. Ayrıca Irak Cumhurbaşkanlığına KDP’li Rebar Ahmed’in seçilmesi durumunda KDP ve KYB arasındaki görev paylaşımı anlaşması tam anlamıyla çıkmaza girmektedir.

Zira IKBY Başkan ve Başbakanlığı mevcut durum itibariyle KDP’dedir. Bu noktada KYB’nin Süleymaniye ve Halepçe tabanında IKBY karşıtı gösterilerin desteklemesi beklenebilir. Zira KYB, ‘halk desteği’ ile KDP üzerinde bir baskı unsuru oluşturmayı amaçlamaktadır. Son olarak IKBY Parlamento seçimlerinin 2022 yılında yapılmasına yönelik KDP iradesi, hem bir baskın seçime gidilmesi hem de iki parti ve Erbil-Süleymaniye arasındaki ayrışmanın artmasına uygun bir zemin hazırlamaktadır.”

TRT/BRT

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here