Siyasal İletişim Uzmanı Özdemir Tokel BRT’de bu sabah katıldığı programda Türkiye’de büyük bir alanda yaşanan deprem felaketi ve depremin hemen ardından KKTC’nin attığı adımları değerlendirdi.
Anavatan Türkiye’nin çok büyük bir felaket yaşadığına işaret eden Tokel, empati yapabilmek için felaketin boyutlarını iyi bilmek gerektiğini söyledi.
Tokel, 13 milyon insanı etkileyen bir bölgede, milyonlarca insanı evsiz bırakan; yolları, binaları, elektriği, doğalgazı, ihtiyaç duyulan bütün enerji kaynaklarını ortadan kaldıran, bütün dükkanların kapanmasını sağlayan, gıda üretimini durduran; mazot, benzin gibi unsurlara erişimi imkansız hale getiren; bir saatlik yolu 5-6 saatlere uzatan bir felaket senaryosunun yaşanığını belirtti.
Enkaza dönen 10 binlerce binadan, yaşamını yitiren 9 bin 57 , yaralanan 52 bin 979 insandan bahsedildiğine dikkat çeken Özdemir Tokel, yüzbinlerce insanınsa kayıp kayıp olduğunu kaydetti.
6 Şubat depremini 23 yıl önce yaşanan Gölcük depreminden hem gücü, hem etki alanı hem etkilemiş olduğu nüfus bağlamında çok daha büyük bir felaket olarak nitelendiren Tokel, Türkiye’nin bir yandan bu felaketle, diğer yandan da bu felaketin beraberinde getirdiği aksaklıklarla boğuştuğunu söyledi.
Tokel, depremi yaşanan bir ülke konumunda da olan KKTC’nin ilk andan itibaren attığı adımları anlattı.
Deprem sabahı saat 05.00 sularında KKTC’de yetki ve sorumluluk alanı doğal afetler olan kurumların istişare toplantılarına başladığını, 07.00-09.00 aralığında Cumhurbaşkanlığında koordinasyon toplantısının gerçekleştirildiğini kaydeden Tokel, say 09.00’da toplanan Bakanlar Kurulu’nun ise ailelerin çocuklarından haber alamadığı şikayetleri üzerine KKTC’nin Türkiye’de bulunan bütün konsolosluklarının eş zamanlı bir şekilde deprem bölgelerine yönlendirdiğini söyledi.
Tokel, saat 09.00’da yola çıkan Gaziantep ve Mersin Konsoloslukları ile Ankara Büyükelçiliğinin deprem bölgelerine ulaşmasının kapalı ve tıkalı olan yollar yüzünden saatler aldığını hatırlattı.
Özdemir Tokel, o andan itibaren yaşananları şöyle anlattı:
“Saat 09.00’da ortaya çıkan ve henüz net olmasa da çocuklarımızın deprem bölgesinde olduğu haberleri geliyordu. Ama çocuklarımızın içinde bulunduğu binaların hasar görüp görmediği noktasında teyit edilmiş bir bilgi yoktu. Sadece duyum vardı. Saat 09.00’da Bakanlar Kurulu zaten Türkiye’ye deniz yoluyla ve havayoluyla gidilmesi yönünde bir karar üretmişti. Bu kararın üretilmesinin ardından uçak arayışına girildi. Apronda duran bazı uçaklar vardı. Doğal afetler söz konusu olduğunda devletimizin alanlarda bulunan bütün ulaşım ve ulaştırma araçlarına el koyabilme yetkisi bulunmaktadır. Dolayısıyla yapılan pazarlıklarda bu da gündeme geldi. Devlet bu uçaklara el koyabilirdi. Ama buna gerek duymadan istişareli bir şekilde gerekli hazırlıklar başladı ve hem uçak hem gemi seferlerinin yolculuğa hazırlanması için hazırlıklar başladı. Eş zamanlı olarak oraya kimlerin gideceği, hangi kurtarma ekiplerinin, hangi ekipmanların götürüleceği konusu ele alındı. Uçağın bulunmasının ardından Türkiye ile uçuş izinleri konusunda gerekli temasların kurulması safhasına geçildi. Türkiye’de felaket bir durum yaşanıyor. Gökyüzü kargo, askeri ve ambulans uçaklarla dolu. Havalimanları kullanılamayacak durumda. Çatısı çöken, pisti yarılan havalimanlarının güvenlik soruşturması, tadilatların yapılması gerekiyor. Üstelik biz uluslararası uçuşuz. Uluslararası uçuşlara havalimanlarının açılması noktasında bir süreç gerekti. O süreç ve izinlendirme alınır alınmaz da uçak havalandı. Elbette bu süreç çok az bir miktar daha az olabilirdi. Eğer çok daha önce havalimanları ve fır hattı dediğimiz hava sahası hazır hale gelmiş olsaydı. Ama unutulmaması gereken birşey var. Türkiye bu felaketin içinde, bu felaketi yaşıyor. Konuyu bu merkezden alırsak o zaman çok daha kolay ve rahatça ilerlemiş oluruz”.
Özdemir Tokel, ilk etapta uçakla 117 kişi ile jeneratör, akü ve kurtarma aletleri gibi 3 bin kilogramdan daha büyük bir miktarda bir yükün taşındığını belirterek, ilk olarak enkaz altında kalan çocukların aileleri ile kurtarma ekiplerinin hava yoluyla; geceyarısı ise araçlarla birlikte 37 kişilik kurtarma ekibinin deniz yoluyla bölgeye intikal ettiğini kaydetti.
Ertesi gün ise yeni bir uçakla ihtiyaç duyulan ek malzeme ve insan gücünün tamamlanması için yeniden AFAD’dan özel uçuş izni alındığını anlatan Tokel, şu anda Adıyaman’da 170 kurtarma personeli ve 30 gönüllü ile 10 kişilik Pakistan arama-kurtarma ekibinin enkazda arama çalışmaları yaptığını söyledi.
Enkaz çalışmalarında kullanılan ekipmana da dikkat çeken Özdemir Tokel, “orada altı tane gerekli teknik donanıma sahip araç bulunuyor. İki tane şiro (dozer), iki tane eksavatör, biri 32, biri de 100 tonluk vinç bulunuyor. Ek olarak bir büyük kepçe bulunuyor. Bir de otobüs. Termal kameralar, özel ses dinleme aygıtları ve kurtarma köpekleri de alanda” dedi.
Bunların yetmediği noktada da Kıbrıs Türk halkının elinden gelenin fazlasını yapacağına olan inancını dile getiren Tokel, “bu bizim KKTC olarak ve insan olarak borcumuz” ifadelerini kullandı.
Tokel, Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı’nın orada yürüttüğü çalışmaları da selamlayarak, sadece KKTC ekibinin bulunduğu İsias Otel enkazında değil çevre binalardan gelen yardım çığlıklarına da koştuğunu; bunu yaparken de otel enkazındaki çalışmaları aksatmadığını söyledi.
Şu anda Türkiye’de kayıp durumda olan KKTC vatandaşlarıyla ilgili bilgiler de paylaşan Özdemir Tokel, depremin ilk günü Dışişleri Bakanlığı’na farklı illerden 120’ye yakın kayıp çağrısı geldiğini; bunlardan 39’unun Adıyaman’daki İsias Otel’den, geriye kalan 80 kişinin önemli bir bölümünün ise Kahramanmaraş, Gaziantep ve Hatay’a dağılmış durumda olduğunu kaydetti.
Tokel, “Adıyaman’daki 39 kişiden 4’ü kendi çabalarıyla enkazdan çıkarken, 35 kişi hala aranıyor. Diğer bölgelerdeki 80 kişiden ise dün akşam saatlerine kadar sadece 5’ine ulaşılamadı” dedi.
Adıyaman’daki duruma ilişkin bilgiler de paylaşan Özdemir Tokel, 400’e yakın çökmüş yüksek binaya işaret etti ve 20 enkazsan sadece bir tanesinde arama kurtarma çaçlışması yapıldığını kaydetti.
Tokel, “Adıyaman’da, diğer bölgelerde olan hareketliliğin dörtte biri kadar bir kurtarma hareketliliği var. Çok büyük bir felaket. Kimseyi suçlayamayız. Elbette binaları yapanları suçlayacağız. Onay verenleri, ruhsat verenleri suçlayacağız. Biz bunları yapacağız; yapmak zorundayız. Ama şimdi bu karmaşanın içerisinde birini suçlamak yerine bizim ekiplerimizle oraya gidip müdahalede bulunmamız son derece önemlidir. Bizim devlet olarak yaptığımızı ABD kendi vatandaşları için yapsaydı, şimdi ekranlarda ne büyük devlet diye ABD’yi övecektik. Biraz empati yapmak gerekiyor” dedi.
Bu noktada sosyal medyada yapılan manipülasyonlara işaret eden Tokel, bazı vatandaşların insani bir şekilde katkı yapma amacı güttüğünü ancak bir kısmının bunu siyasi bir ranta veya sosyal medyada daha fazla “like” alma uğruna kullanarak manipülatif hareketlerde bulunmasını eleştirdi.
Tokel, “KKTC halkı doğruyu ve yanlışı ayırt edebilecek eğitimli bir halktır. Doğru bilgilere nasıl ve ne şekilde ulaşabileceğini bilen bir halktır. Bu tür manipülatif haberler çok kısa sürede ortadan kalkıyor. Yerini ise doğru bilgiler alıyor. En azından bu sevindirici” dedi.
İnsanları dövmenin, kabahatli bulmanın kolay olduğunu ancak şimdi hepimizin derdinin çocuklar olması gerektiğini vurgulayan Özdemir Tokel, “onların kurtulması için elimizden gelen bütün çabayı ortaya koymak zorundayız. Elimizdeki bütün imkanları orada bulunan insanlarımızın çıkarılmasına ve evlerine sağ salim ulaşmaları için kullanmak zorundayız. Tek dikkat etmemiz gereken nokta budur” ifadelerini kullandı.
Özdemir Tokel, Kıbrıs Türk halkında bu samimiyetin, birlik ve beraberliğin bulunduğuna vurgu yaptı.
Kıbrıs Türk siyasetinin de güzel bir sınav verdiğini ifade eden Tokel, özellikle anamuhalelefetin yapıcı ve sorumluluk sahibi muhalefet olarak hareket ettiğine dikkat çekti.
Tokel, “hükümet yetkilileri de bu işle ilgili oraya koymuş oldukları her adımda, istisnasız alınmış her kararda, alınması muhtemel kararlarda ve alınabilecek kararların beyin cimnastiğinin yapıldığı süreçte muhalefet partisi ve ilgili paydaşların hepsini haberdar ediyor. Bu iletişim kurulmuş durumda. Sadece bu iletişimi kamuoyu önünde yapmıyorlar. Haklıya hakkını teslim etmek lazım” dedi.
Aynı şekilde toplumun haber alma ihtiyacına cevap vermek için teyit edilmiş en doğru bilgiye erişim noktasında canla başla uğraşan basın mensuplarının da haklarını teslim etmek gerektiğine dikkat çeken Özdemir Tokel, “Ama bunlar gibi davranmayan 3-5 like alabilmek için toplumu manipüle etmek, hükümeti ve/veya muhalefeti dövme çabası içinde bulunan ve/veya Türkiye ile olan ilişkileri sarsıntıya sokmak için elinden gelen bütün çabayı ortaya koyan ve/veya Türkiye Cumhuriyeti’ndeki iktidarı dövmeye azimli bambaşka bir kitle de var. Bunların depremle alakası yok. Bunların önüne ne verirseniz verin size dövebilecekleri her türlü doneyi bulmaya hazırdır. Dolayısıyla halkımız bu noktada güvenilir kaynakları takip etmeli. Aksi takdirde bunu yenemeyiz. Bu süreç daha uzayacak. Bu sürecin yarını da öbür günü de olacak. Bu süreçte iyi günlerimiz de kötü günlerimiz de olacak. Dolayısıyla bibirimize insanca sarılmak zorundayız. Birbirimizin sevinçlerini de acılarını da paylaşmaya hazır noktada olmalıyız” ifadelerini kullandı.
Hükümetin şu anda gerek Türkiye’de bulunan KKTC vatandaşlarının ülkeye dönmeleri gerekse KKTC’de olup deprem bölgelerinde aileleri bulunan vatandaşlarının Türkiye’ye gidebilmeleri için çok ciddi girişimler yaptığını da belirten Tokel, bu girişimlerin sonucu olarak 3 bine yakın insanın deniz yoluyla, bine yakın insanın da havayolu ile gidiş gelişinin salandığını söyledi.
Özdemir Tokel, buna benzer seferlerin izin alınabildiği sürece devam edeceğini söyledi.
Bölgeye gönderilecek yardımlar konusuna da değinen Özdemir Tokel, Başbakanlığın bünyesinde sürekli olarak çalışan Afet ve Acil Durum Merkezi’ne işaret ederek, Atatürk Spor Salonu’nda toplanacak yardımların da bu merkez marifetiyle gönderildiğini belirtti.
Tokel, maddi yardımların da Başbakanlığın duyurduğu hesap üzerinden yapılabileceğini hatırlattı.