Başbakan Ünal Üstel, son günlerde yaşanan güncel gelişmeler hakkında açıklamalarda bulundu.
Üstel’in açıklaması şöyle:
“Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin son günlerde mülkiyet konusunda bireyleri de hedef almaya başlayan baskı ve sindirme politikaları, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisinin izolasyonlar ve siyasete alet edilmiş hukuki süreçlerle çökertilmeye çalışıldığı genel Rum Stratejisinin somut örneklerinden biri olarak karşımızda durmaktadır.
Yaşananlar, federasyon müzakerelerinin devamından, ilişkilerin geliştirilmesinden, barıştan ve dostluktan söz eden Rum Yönetimi’nin aslında ne kadar samimiyetsiz olduğunun delilidir.
Yaşananlar, milli davaya bağlı hükümetimizin ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın her zaman dile getirdiği Milli Birlik ve Beraberliğimize dört elle sarılmamızın ve milli siyasetimiz etrafında birleşmemizin her zamankinden daha da fazla önem taşıdığını göstermektedir.
Kıbrıs Türklerinin, kurucu unsur olarak yer aldığı onurlu bir çözümü, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Kıbrıs Türkleri için asla hak olarak görmediğini idrak etmekte direnen herkesin, artık bunu görmesi ve tek çıkış yolu olan Egemen Eşitlik ve Eşit Uluslararası Statüye dayalı yeni çözüm vizyonumuza destek vermesinin zamanı gelmiştir.
Bilinmelidir ki; Rumların başvurularını değerlendirmek üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından etkin bir iç hukuk yolu olarak tanınan Taşınmaz Mal Komisyonu, Rum liderliğinin tüm engelleme çabalarına karşın kurulduğu günden bugüne etkin bir şekilde çalışmaktadır.
Hükümet olarak, göreve geldiğimiz ilk günden beri, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun uluslararası hukuk kriterleri çerçevesinde, etkin bir iç hukuk yolu olarak çalışmaya devam etmesi konusuna ayrı bir hassasiyet gösterdik.
Tazminatların geciktirilmeden ödenmesi için oluşturduğumuz yeni fon ve kaynaklar sayesinde 2020 yılı sonuna kadar tazminat kararıyla neticelendirilmiş, ihtilaf içermeyen çok sayıda dosyaya 70 milyon Sterlin’e yakın ödeme son bir iki ay içerisinde yapılmış yapılmaktadır. Devam eden dosyaları da siyasi istikrar ve kararlılıkla yaratılan kaynaklarla süratle sonuçlandırmaya devam ediyoruz.
Hal böyle iken, Rum liderliğinin konuyu bireyleri hedef alacak şekilde mahkemelerine taşıması ve geçmişte yaptığı gibi emsal davalar yaratmaya çalışarak mülkiyeti ve hukuku siyasi amaçlara alet etmesi kabul edilebilir değildir.
Ülkemizde, Uluslararası hukuka ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun şekilde uygulanan mülkiyet rejimine göre hareket eden kişilere yönelik yapılan ve adeta insan hakları gaspına dönüşen bu girişimleri kınıyoruz.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti ve halkı, bu politikalarla, dün sindirilemediği gibi, yarın da sindirilemeyecektir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin ve arkasındaki malum güçlerin dayattığı politikaların KKTC’yi ve Kıbrıs Türklerini sindireceğini umut edenler her zamanki gibi tarih bilmez vahim bir yanılgı içindedirler.
Uluslararası camiaya bir kez daha çağrıda bulunuyoruz. BM çözüm planlarının tamamına bugüne kadar samimiyetle destek veren buna karşılık uzattığı barış ve dostluk eli her seferinde Rumlar tarafından geri çevrilen Kıbrıs Türkleri, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin acımasızca dayattığı insan hakkı ihlallerine ve izolasyonlara karşı uluslararası hukuka dayanan haklılığı ve köklerinden aldığı güç ve kararlılıkla direnmeye devam edecektir.
Kıbrıs’ta kalıcı bir çözüm, Kıbrıslı Türklere boyun eğdirmeye çalışmakla değil, adadaki mevcut gerçekler temelinde hareket edilmesi ile mümkün olabilir. Son gelişmeler karşısında halkımız müsterih olmalıdır. Devletimiz ve hükümetimiz her zamanki gibi Türkiye ile birlikte Kıbrıs Türklerine kurulmaya çalışılan her tuzağı istikrarlı ve kararlı duruşu ile bir kez daha bozacak güçtedir. KKTC ve Kıbrıs Türk halkı Anavatan Türkiye ile omuz omuza yürüttüğü bu davada da kuşkusuzdur ki başarılı olacaktır.”