Cumhurbaşkanı Tatar, 1964’de Kıbrıs’ta görev yapan BMBG gazileri ile bir araya geldi: “Ada’ya gönderilmeniz, Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlama emelinde olan Kıbrıslı Rumların 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dışına itilen Kıbrıs Türklerine karşı yaptığı saldırılar sonucu gerçekleşmişti”

0
88

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, 1964 yılından itibaren Kıbrıs’ta görev yapan 42 İsveçli Birleşmiş Milletler Barış Gücü (BMBG) gazisinden oluşan heyeti kabul ederek görüştü.

Cumhurbaşkanlığına gerçekleştirdikleri ziyaretlerinden dolayı heyete teşekkür eden Cumhurbaşkanı Tatar, şunları kaydetti:

“Birleşmiş Milletlerin Kıbrıs Adası’ndaki varlığının 60. yılındayız. 1960 Ortaklık Cumhuriyeti, Ada’da bir arada yaşayan iki eşit halk olan Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar tarafından kurulmuştu. Ancak Aralık 1963’te silah zoruyla devletin dışına itilen Kıbrıslı Türklere yönelik saldırılar başlamıştı. 103 Kıbrıs Türk köyü boşaltılmak zorunda kalınarak Kıbrıs Türkleri zor şartlarda çadırlarda yaşamak durumunda bırakıldı. 4 Mart 1964’te BM Güvenlik Konseyi’nin 186 sayılı kararının ardından BM Barış Gücü olarak buraya görevlendirildiniz. Görevinizi yerine getirmek ve askeri saldırılar, korkunç zulümler ve insanlık dışı muameleyle karşı karşıya kalan Kıbrıs Türk halkını korumak amacıyla Ada’ya geldiniz. Lefkoşa’da O zamanlar Cumhurbaşkanlığı sarayının iki sokak kadar uzağında yaşayan bir çocuktum. Kıbrıslı Türkleri korumak için Ada’ya gelen BM askerlerini izlediğimi hatırlıyorum. Bunlar asla unutamayacağımız anılardır.”

Cumhurbaşkanı Tatar sözlerini şöyle sürdürdü: “Ada’daki varlığınıza rağmen Kıbrıslı Rumlar, Erenköy, Geçitkale, Yeniboğaziçi dahil olmak üzere birçok yerde saldırılarını sürdürdüler.”

Kıbrıs’ta gerçek barış harekâtının, Yunan Cuntası’nın darbesi ve Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’nin ilan edilmesinin ardından 20 Temmuz 1974’te garantör ülke Türkiye tarafından yapılan Barış Harekâtı ile gerçekleştiğini anlatan Cumhurbaşkanı Tatar, “Bu meşru müdahaleden sonra, Nüfus Mübadelesi Anlaşması, Kıbrıslı Türklerin Kuzey’e, Kıbrıslı Rumların da Güney’e yerleşmesini sağladı ve bu da gönüllülük esasına dayalıydı” dedi.

Cumhurbaşkanı Tatar, 186 sayılı kararın Rum tarafını Ada’nın tek hükümeti olarak gördüğünü, bu nedenle de bugün Kıbrıslı Rumlara ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ muamelesi yapıldığını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Tatar, “1963 yılında cumhuriyetin dışına itilen Kıbrıs Türk halkının hakları o tarihten beri Rum tarafı tarafından işgal edilmektedir. Kıbrıs Türk halkı, kendi devletini kurarak kendi kendini yönetmektedir” dedi.

Kıbrıslı Türklerinin bugün kendi devlet çatısı altında Ada’da barış ve özgürlük içinde varlıklarını sürdürdüklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Tatar, federal çözüm için görüşmelerin yıllardır yapıldığını ancak Kıbrıs Rum tarafının federal çözüm önerilerini en az 15 kez reddettiğini anımsatarak şunları belirtti:

“Nisan 2004’te Kıbrıs Rum halkı, ayrı ayrı yapılan eş zamanlı referandumlarda BM Kapsamlı Çözüm Planını yüzde 76 hayır oyu ile reddederken Kıbrıslı Türkler tarafından yüzde 65 evet oyu kullanıldı. Temmuz 2017’de federal çözüme yönelik son girişim yine başarısızlıkla sonuçlandı. Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıslı Türklerle eşitlik temelinde güç ve refahı paylaşmak istemiyor ve uluslararası toplum tarafından tüm Ada’nın tek hükümeti muamelesi görürken bunu yapma yönünde hiçbir teşvikleri de mevcut değildir. Sorunun özü budur.”

Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs Türk tarafının artık iki devletin varlığına, egemen eşitliğe ve eşit uluslararası statüye dayanan gerçekçi bir çözüm için yeni bir vizyon ortaya koyduğunu ifade etti.

Cumhurbaşkanı Tatar, “Biz kendi meclisimiz, hükümetimiz, yargımız, askerimiz, belediyelerimiz, kurum ve kuruluşlarımızla bir devletiz. Kıbrıs Türk halkı, kendi kaderini tayin etme hakkına sahip egemen bir halktır. Hiçbir zaman azınlık olmayı kabul etmeyeceğiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Tatar, KKTC‘yi ziyaret eden gazilere teşekkür ederek uzun ve sağlıklı ömürler diledi.

Heyet adına konuşan Anders Arvidsson, Cumhurbaşkanı Tatar‘a kendilerini kabul ettiği için teşekkür ederek, ülkenin farklı yerlerini ziyaret ettiklerini, Ada’da görev yaptıkları döneme ait anıları yeniden yaşadıklarını söyledi. Anders ayrıca, Ada’da iki farklı dile, kültüre ve dine sahip iki farklı halk bulunduğunu belirterek, son 60 yılda çözüm konusunda ilerleme kaydedilmediğini, çözümün ancak tanınma ile mümkün olabileceğini uluslararası toplumun kabul etmesi gerektiğini ifade etti.

HENÜZ YORUM YOK