TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’nin 28. Dönem 2. Yasama Yılı açılışı dolayısıyla Meclis Genel Kurulundaki konuşmasında, yeni yasa yılının milletvekilleriyle birlikte ülkeye ve millete hayırlı olması temennisinde bulundu.
14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde iradelerini sandığa özgürce yansıtarak ülke demokrasisinin gücüne güç katan tüm vatandaşlara tekrar teşekkür eden Erdoğan, bu vesileyle milli iradenin temsilcisi olarak Meclis’teki yerlerini alan 28. Dönem milletvekillerini tebrik etti.
Meclis’in faaliyete geçtiği 23 Nisan 1920’den bugüne kadar yüce TBMM çatısı altında Türkiye’ye hizmet eden milletvekillerinin her birine ayrı ayrı şükranlarını sunan, vefat eden milletvekillerine Allah’tan rahmet dileyen Erdoğan, Büyük Millet Meclisinin ilk Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle andı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hangi unvanla olursa olsun Türkiye’nin gelişmesi, büyümesi ve güçlenmesi için emek veren, ter döken herkese millet adına teşekkür ederek, “Vatan topraklarının müdafaası, milletimizin birliği, ülkemizin bütünlüğü, devletimizin bekası uğrunda bin yıldır canları pahasına mücadele eden şehitlerimizi ve gazilerimizi tazimle yad ediyorum. Rabbim tüm şehitlerimizin ruhlarını şad, mekanlarını cennet eylesin.” diye konuştu.
“Milli hazinemizin en büyük mirası bu yüce kurumdur”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclisin her açılışında 103 yıl önceki heyecanı tekrar yaşadıklarını dile getirerek, şunları kaydetti:
“Yeni yasama yılında teklifleriyle, muvafık-muhalif görüşleriyle, temsilcisi oldukları milletle olan yakın irtibatlarıyla, milli iradenin üstünlüğü ilkesine bağlılıklarıyla, bu çatı altında ülkemize, milletimize, şehirlerimize hizmet verecek, katkı verecek tüm milletvekillerimize başarılar diliyorum. Sizlerden, milli ülkümüz olan Türkiye Yüzyılı vizyonuna yakışır fikri ve fiili eserler bekliyoruz. Binlerce yıllık devlet geleneğimizin, iki asrı bulan demokrasi arayışımızın, ilk yüzyılını geride bırakmak üzere olduğumuz Cumhuriyetimizin, çok partili siyasi hayata geçişle birlikte şekillenmeye başlayan demokratik teamüllerimizin, velhasıl göz kamaştırıcı milli hazinemizin en büyük mirası işte burasıdır, bu yüce kurumdur.”
Her ülkenin meclisinin kendi tarihi, kültürü, istiklali ve bekası için önemli olduğuna işaret eden Erdoğan, “Ancak TBMM’nin ilki Milli Mücadele, ikincisi 15 Temmuz’da olmak üzere iki defa gazilik payesiyle şereflenmiş; darbelerden cuntalara nice badireleri atlatarak dimdik ayakta kalmış, vesayetin tüm baskılarına rağmen daima milletin safında yer almayı başarmış bir kurum olarak tüm parlamentolar içinde özel bir yere sahip bulunduğuna inanıyorum. Milli Mücadele gibi bir destanı; yokluklar, ihanetler, karanlık hesaplar içinde zafere ulaştıran Meclisimizin, bugün de Türkiye Yüzyılı’nın ufkunu aydınlatacağından şüphe duymuyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
“Türk devletlerinin büyük bölümünün ilk asrına gücünün zirvesinde girdiğini görüyoruz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, artık ilk asrını tamamlayan Cumhuriyetin hüdayinabit değil, binlerce yıllık zincirin son halkası olarak ilan ve inşa edildiği gerçeğinin, evlatların zihinlerine kazınması gerektiğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gazi Mustafa Kemal’in 29 Ekim 1923 günü Meclis kürsüsünde dile getirdiği şu ifadeleri sizlere hatırlatmak, gençlerimizin de dikkatine getirmek istiyorum: ‘Son senelerde milletimizin fiilen gösterdiği kabiliyet, istidat, idrak, kendi hakkında suizanda bulunanların ne kadar gafil ve ne kadar tetkikten uzak insanlar olduğunu pek güzel ispat etmiştir. Milletimiz, haiz olduğu evsaf ve liyakatini, hükümetinin yeni ismiyle cihan-ı medeniyete daha çok suhuletle izhara muvaffak olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti cihanda işgal ettiği mevkiye layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir. Bu yüce müesseseyi vücuda getiren Türk milletinin son dört sene zarfında ihraz ettiği zafer, bundan sonra da birkaç misli olmak üzere tecellilerini gösterecektir. Milletin teveccühünü daima istinat noktası telakki ederek hep beraber ileriye gideceğiz.’
Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonraki süreç, Gazi’nin hayal ettiği hızda ve içerikte yürümemiş olsa da bir asır sonra aynı hissiyatla burada buluşmamız, kurucu iradenin geçerliliğini sürdürdüğüne işaret ediyor. Nitekim tarihe baktığımızda, geniş bir coğrafyada kurulan Türk devletlerinin büyük bölümünün, ilk asrına gücünün zirvesinde girdiğini görüyoruz. Cumhuriyetimizin önünde katedecek hala epeyce bir mesafe olması, bize daha yapacak çok işimizin bulunduğunu anlatıyor. ‘Kimsesizlerin kimsesi’ olarak tahayyül edilen Cumhuriyetimiz, inşallah bu vasfına tam manasıyla Türkiye Yüzyılı’nda kavuşacaktır.”