KKTC Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Özel Danışmanı ve Müzakere Heyeti Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Işıksal, Pile-Yiğitler yolunda sorunun kaynağının KKTC Devleti’nin ve yetkisinin BM tarafından “yetkisiz” görülmesi olduğunu vurguladı.
Prof. Dr. Hüseyin Işıksal, 1974 yılından bugüne mevcut olan ve ara bölgede yaşanan Türklerin insani ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla iyileştirmesi gerçekleştirilen Pile-Yiğitler yolu projesine BM’nin çifte standardını kaleme aldı.
Prof. Dr. Hüseyin Işıksal’ın AA için kaleme aldığı makale şöyle:
“”Pile-Yiğitler yolu BM’yi neden rahatsız ediyor?”
Rum tarafının Pile’yi ve ara bölgeyi “Rumlaştırma” ve Pile de yaşayan Kıbrıs Türk halkını göçe zorlama siyasetinin sistematik olarak yürütüldüğünü ve BMBG’nin bütün bu olan bitenlere sessiz kalarak onay verdiğini görüyoruz
25 yılı aşkın geçmişi bulunan Pile–Yiğitler yolu projesi, Kıbrıs Türk tarafının yapıcı tutumu ve bu yönde yaptığı tüm iş birliği çağrılarına rağmen Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nden (BMBG) karşılık görmedi. Bunun neticesinde yolun tamamlanması için gerekli çalışmalar BMBG yetkililerinin bilgilendirilmesi suretiyle 18 Ağustos Cuma günü başlatıldı.
-Pile-Yiğitler yolu projesinin önemi
1974 öncesinden bugüne mevcut olan Pile-Yiğitler yolunun iyileştirme projesi, Pile’de yaşayan Türk nüfusun sağlık, okullara ulaşım, alışveriş ve benzeri insani ihtiyaçlarının karşılamasında; ekonomik açıdan kalkındırılmasında; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bulunan diğer bölgelere ve yine KKTC’de bulunan bölge halkının kendi arazilerine ulaşımlarında büyük kolaylıklar sağlayacaktır. Ara bölgede bulunan Türklerin ve Rumların yaşadığı tek karma köy olan Pile’de yaşayan Türk halkı KKTC’ye erişebilmek için köyde bulunan İngiliz Üs Bölgelerinde kurulan barikatlarda gümrük kontrolünden geçiriliyor. Uzayan işlemler ve uzun yol mesafesi yüzünden Başkent Lefkoşa’ya 1 saati aşkın bir sürede varabiliyor. Yiğitler-Pile yolunun yapımıyla birlikte bu süre 10-15 dakikaya inecektir. Bu yolun toplam uzunluğu 11,6 kilometre olup, 7,5 kilometrelik kısmı Yiğitler, kalan 4,1 kilometrelik kısmı ise Pile sınırları içerisinde yer alıyor. Özetlemek gerekirse, tamamıyla insani neden ve ihtiyaçlarla hazırlanan Yiğitler-Pile yolu projesi, her geçen gün nüfusu azalan, sosyo-ekonomik baskılar altındaki Pile’de yaşayan Türk vatandaşlarına adeta nefes borusu olacak bir projedir.
-Sorunun kaynağı
Bu gerçeklere rağmen yol çalışmalarına başlanılan 18 Ağustos sabahı, BMBG askerleri barikatlar kurmak suretiyle yol yapımını engellemeye çalıştı ve sivil ekibin emniyetini sağlamak amacıyla bölgede bulunan KKTC polisine ve yol inşaat ekibine fiziki müdahalede bulundu. BM tarafından yapılan açıklamada, Barış Güçlerinin “yetkisiz inşaat çalışmalarını engellemeye yönelik yasal görevlerini yerine getirdiği sırada” Kıbrıs Türk tarafından BMBG askerlerine yönelik saldırılar yapıldığı iddia edildi. BMBG ayrıca Kıbrıs Türk tarafını, BM tampon bölgesindeki misyonun yetkisine saygı göstermeye, gerilimi daha da artırabilecek herhangi bir eylemden kaçınmaya ve derhal tüm personel ve ekipmanlarını bölgeden çekmeye çağırdı.
Bu açıklamadan açık bir şekilde görüleceği üzere sorunun kaynağı KKTC devletinin ve otoritesinin BM tarafından “yetkisiz” görülmesidir. Oysa KKTC sınırları içerisinde meydana gelen gerginlik, BM askerlerinin tutumundan ve KKTC polisine yaptığı fiziksel müdahale ve engellemelerden kaynaklanıyor.
Olayın ardından KKTC ve Türkiye Dışişleri Bakanları sert tepki göstermiştir. Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) Türk dostu bir örgüt olmadığını ve bu yolun muhakkak tamamlanacağını belirtirken, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da KKTC‘nin haklı pozisyonunu desteklediklerini vurgulayarak BM’nin tarafsızlığını yitirdiğini ve çalışmaların devam edeceğini açıklamıştır.
– BM’den çifte standart
Pile-Yiğitler yolu projesinin engellenmesinin doğal olarak akıllara getirdiği soru Rum tarafının da ara bölgede benzer müdahalelerle karşılaşıp karşılaşmadığıdır. Pile’de yaşayan Rumlar hiçbir sınır ve gümrük kontrolünden geçmeden serbestçe Güney Kıbrıs’a gidip gelebiliyor. Kendileri İngiliz üssü veya BM yetkilileri tarafından herhangi bir kısıtlayıcı uygulamaya tabi tutulmuyor. Üstelik BM, Rum tarafının kasıtlı bir şekilde Türk arazilerini istimlak ederek 1996 yılında yaptığı ve bir bölümü de ara bölgeden geçen Larnaka-Dikelya-Ayia Napa yolu ve yine 2004 yılında Rum tarafınca inşa edilen ve yine bir bölümü ara bölgeden geçen Pile-Voroklini yol yapımına, Kıbrıs Türk tarafının tüm itirazları ve protestolarına rağmen sessiz kalarak izin vermiştir.
Bu noktada altı çizilmesi gereken bir başka önemli nokta da Rum tarafının ara bölge ihlallerinin sadece yol inşaatları ile sınırlı kalmadığı gerçeğidir. 2012 yılında ara bölgede inşa edilen Pile üniversitesinin kampüsü her yıl BM izni olmadan genişletiliyor. Yine ara bölgede 2020 yılında inşa edilen ve faaliyetlerine halen devam eden açık hava sinemasına Türk tarafının yoğun ve ısrarlı itirazlarına rağmen BM sessiz kalmayı sürdürüyor. Bu gerçekler ışığında, Rum tarafının Pile’yi ve ara bölgeyi “Rumlaştırma” ve Pile de yaşayan Kıbrıs Türk halkını göçe zorlama siyasetinin sistematik olarak yürütüldüğünü ve BMBG’nin bütün bu olan bitenlere sessiz kalarak onay verdiğini görüyoruz.
Bu gelişmeler halen KKTC ile statü anlaşması (SOFA) yapmaktan kaçınan ve Kıbrıs Türk tarafına karşı taraflı tavır takınan BMBG’nin itibarını zedeleyerek KKTC’deki varlığının sorgulanmasına neden oluyor. KKTC otoritelerinin iyi niyetiyle faaliyetlerini sürdüren BMBG’nin artık tavrını gözden geçirerek, Kıbrıs Türk ve Rum taraflarına eşit yaklaşmasının zamanı gelmiştir.
Sonuç olarak, Pile-Yiğitler yolu projesi, statüko bekçiliği ve idareciliği yapan çevrelere bir kez daha zamanın statik olmadığını ve dinamizmin önüne geçilemeyeceğini gösterdi. Bu olay Kıbrıs’ta adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümün sanal gerçeklere değil, adadaki mevcut gerçeklere dayanması gerektiğini bir kez daha gözler önüne sermesi açısından oldukça önemlidir. Rum tarafı ne Kıbrıs Türk halkını ne de adanın tümünü temsil etme hak veya yetkisine sahiptir. Aynı şekilde BMBG’nin de yetki ve otoritesi ara bölge ile sınırlıdır.
Tüm bu olayların bize verdiği en önemli mesaj Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın ısrarla altını çizdiği ve olmazsa olmaz diye nitelendirdiği “egemenlik” kavramının Kıbrıs Türkü’nün Ada’daki yaşamı ve varoluşu için ne kadar hayati olduğudur. Kıbrıs Türklerini azınlık statüsüne hapsedecek süreçleri tarihe gömen ve Ada’daki Türk varlığını hazmedemeyenlere meydan okuyan bu siyasetin ne kadar doğru olduğu bir kez daha anlaşılıyor.
İlerleyen süreçte, Kıbrıs Rum liderliğine yıllardır otoritesini, egemenliğini ve gücünü aşarak sanal statü imkanı veren uluslararası camia, KKTC gerçeğiyle bu ve benzeri olaylarda olduğu gibi yeniden yüzleşecek ve statüko bekçilerinin son çırpınışları da aynı Pile-Yiğitler yolunun varacağı yer gibi bu onurlu mücadeleyi engelleyemeyecektir.